TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
İçki üretiminde etil alkol yerine metil alkol kullanılması ve tüketicilerin zehirlenmesinin sebebi, içki üretmek için kullanılmaması gereken ve insanı öldürücü etkiye sahip olduğu kesin olarak kabul edilen metil alkole daha ucuz ulaşılabilmesinden kaynaklanmaktadır. Böylece; içkiyi üreten daha ucuz maliyetle karşılaşmakta, ancak insan hayatını gözardı etmekte, hatta sahte içkiyi bilerek satıp tüketiciye ulaştıran satıcı da aynı şekilde insan hayatını hiçe sayarak para kazanma uğruna öldürücü etkiye sahip sahte içkiyi satabilmektedir. Yazı konumuza verilecek cevap hukuk tekniği açısından evet olacaktır, çünkü konu ile ilgili Anayasa m.154 ve m.155, Yargıtay ve Danıştay üyelerinin görev süreleri ile ilgili herhangi bir hükme yer vermemiş ve bu hususu kanunlara bırakmıştır. Yargıtay ve Danıştay Kanunlarında da, 2016 yılında yapılan değişiklikle 12 yıllık üyelik süresi sınırı ve ikinci kez seçilme yasağı getirilmiştir. Ancak bunun yararlı olup olmadığı, “kuvvetler ayrılığı” ilkesi uyarınca kabul görmüş yargı bağımsızlığına ve tarafsızlığına aykırı düşüp düşmediği, yüksek mahkemelere seçilip görevlendirilmiş yargı mensuplarının süreleri bittiği gerekçesiyle tekrar derece mahkemelerine gönderilmelerinin uygunluğu ayrıca tartışılması gereken bir konudur. MADDE 285.- (1) Türk Ceza Kanununun 18 inci maddesinin dördüncü fıkrası hükmühariç; diğer kanunlarda temyiz edilebileceği veya haklarında Yargıtayabaşvurulabileceği belirtilmiş olup da bölge adliye mahkemelerinin görev alanınagiren dava ve işlere ilişkin ilk derece mahkemelerinin karar ve hükümlerinekarşı istinaf yoluna başvurulur. (2) Hâkim veya mahkemenin kayyım hakkında takdir etmiş bulunduğu ücret,şirket bütçesinden karşılanır. Ancak, soruşturma veya kovuşturma konusu suçtandolayı kovuşturmaya yer olmadığı veya beraat kararının verilmesi halinde; ücretolarak şirket bütçesinden ödenen paranın tamamı, kanunî faiziyle birlikteDevlet Hazinesinden karşılanır. Kanada’da piyango ve at yarışı dışında sanal ortamda oynanan kumar ve bahsi suç olarak nitelendirmektedir. Bu düzenlemenin istisnası ise bir hayır ve yardım maksadı ile , gösteri amaçlı veyahut çok azda olsa bireysel amaçlı bahislere izin vermektedir. Ayrıca bu ülkede sanal ortamda oynatılacak olan bahis ve kumar paribahis giriş için lisans verilmemektedir.
(2) Şüpheli veya sanığa soruşturmanın veya kovuşturmanın sonaerdirileceği tarihe kadar, yeniden beyanda bulunmak suretiyle veya iadelitaahhütlü mektupla önceden verdiği adreslerdeki her türlü değişiklikleribildirmesi ihtar olunur; ayrıca, ihtara uygun hareket etmediğinde, öncedenbildirdiği adrese tebligatın yapılacağı bildirilir. Bu ihtarların yapıldığınıbelirten ve yeni adresleri içeren tutanak veya tutukevi müdürünün düzenleyeceğibelgenin aslı veya örneği yargı merciine gönderilir. – Salıverilme istemi üzerine, merciince Cumhuriyet savcısı, şüpheli,sanık veya müdafii dinlendikten sonra, istemin kabulüne, reddine veya 109 uncumaddeye göre, adlî kontrol uygulanmasına karar verilebilir. (2) Soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısı adlî kontrol veya tutuklamanınartık gereksiz olduğu kanısına varacak olursa, şüpheliyi re’sen serbestbırakır. Kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildiğinde şüpheli serbest kalır.
Ancak kanunun bunca olumlu yönüne rağmen, kanun yolunu düzenleyen 3. Maddelerde, neredeyse tüm idari cezaları sulh cezaya yönlendirerek, Türk yargı sistemini ters yüz etmiştir. Çünkü Anayasamız dünyada geçerli olan iki sistemden birisi olan “yargı ayrılığı” rejimini kabul etmiştir[46]. Buna göre yargı örgütü yerel mahkemelerden temyiz merciine kadar adli yargı-idari yargı şeklinde iki ayrı organ olarak örgütlenmiştir. Yargı ayrılığı rejiminin doğal (ve zorunlu) sonucu ise, idari işlem ve eylemlerden dolayı idari yargı yolunun geçerli olmasıdır. Anayasa değişmediği sürece yasa koyucu bile bunun aksini takdir edemez. Maddenin iptaline ilişkin kararında, AY’nın 125, 140, 142 ve 155. Maddelerine vurgu yaptıktan sonra, “Bu kurallara göre, Anayasada idari ve adli yargının ayrılığı kabul edilmiştir.
Hizmet; kanunlarla, nizamlarda yapılması veyahut yapılmaması yazılmış olan hususlarla, amir tarafından yazı veya sözle emredilen veya yasak edilen işlerdir (İçHizK m.6). Hizmetin sınırlarının genel bir tanımla çizilmesi ve kapsamının genel bir anlatımla belirlenmesi, askerlik hizmetinin özelliğine nazaran pek mümkün görülmemektedir. Amir ve üste saygısızlık fiili “toplu asker karşısında”[95] veya “silahlı iken”[96] işlenirse AsCK’nun 82/1. AsCK’nun 150/1-C maddesinde[66], askeri elbise ile halk nazarında mayup[67] görülen kimselere bilerek refakat eden askeri şahısların bir aydan altı aya kadar cezalandırılacakları düzenlenmiştir. Fıkrasında ise, mayup kimselere bilerek refakatin az vahim halinde kısa hapis cezası verileceği belirtilmiştir. Böylece fiilin az vahim hali askeri kabahat niteliğini korumaktadır. Maddesinde[56], hizmette tekâsülle her türlü silah ve harp malzemesinin mühimce hasara uğramasına sebep olan kişinin kısa hapis veya üç seneye kadar hapsolunacağı düzenlenmiştir. Tahrikçinin amacı, asker kişiye, maddede sayılan askeri suçları işletmektir.
Maddesindeki aleniyet prensibine aykırı olduğunu belirtmiştir[599]. Disiplin mahkemeleri, “yargısal rol” ifa eden ve bir “adli fonksiyona” sahip bulunan, keza belli bir usul izleyerek ve hukuk kurallarına dayanarak karar veren ve kararları Devlet gücüyle icra edilen kanunla kurulmuş mahkemelerdir. Disiplin mahkemelerinin Anayasal temeli bulunduğu gibi kuruluş ve işleyişi 477 sayılı Kanunla belirlendiğinden AİHS’nin 6. Maddesinde yer alan kanunla kurulmuş bir mahkeme kriterini karşılamaktadır. Bu mahkemelerin hâkim olmayan kişilerden kurulu olması tek başına AİHS’nin 6. Maddesi anlamında “mahkeme” olarak kabul edilmemesi için yeterli değildir. Zira AİHM, bağımsızlık ve tarafsızlık kriterlerinin karşılanması koşuluyla çeşitli disiplin kurullarını dahi mahkeme olarak nitelendirebilmektedir[660]. Bayrak/Türkiye kararında asker kişileri yargılamak amacıyla kısmen ya da tamamen askeri üyelerden oluşan mahkemelerin kurulması uygulamasının, çok sayıda üye Devlet’in hukuk sisteminde mevcut bir uygulama olduğunu bu tür mahkemeler kurulabileceğini belirterek Disiplin Mahkemelerini de “mahkeme” kavramı içerisinde değerlendirmiştir.
- Madde 154 – Yargıtay, adliye mahkemelerince verilen ve kanunun başka bir adli yargı merciine bırakmadığı karar ve hükümlerin son inceleme merciidir.
- Türk Silahlı Kuvvetlerinde farklı statüde personelin görev yapıyor olması ve bunların tabi olduğu disiplin rejiminin de farklı olması, disiplin işlemlerinde karmaşıklığı beraberinde getirmiştir.
- Bir görüşe göre, “bu durumda, belediyeler böyle bir günü tespit edip, ilan etmemişse, ev eşyasını sokağa bırakmak kabahatinden kişiyi sorumlu tutamayacağız demektir.”[34] Ancak biz aksini düşünmekteyiz.
Silahlı Kuvvetlerin iç düzeni bakımından bu hükme kanunla istisnalar getirilebilir” hükmüne, 129 ncu maddesinin üçüncü fıkrasında; “Uyarma ve kınama cezalarıyla ilgili olanlar hariç, disiplin kararları yargı denetimi dışında bırakılamaz” denildikten sonra dördüncü fıkrasında; “Silahlı Kuvvetler mensupları ile hakimler ve savcılar hakkındaki hükümler saklıdır.” hükmü bulunmaktadır. İdari uyarı yazılarının yargı denetimine tabi tutulamayacağını savunan görüşler de bulunmaktadır. Bu davadaki somut olayda söz konusu yazının davacının özlük dosyasına konulmuş olduğunu da belirtmek gerekir. Keza disiplin cezası olmayan uyarı yazılarının idari yargı denetimine tabi tutulup tutulmayacağındaki AYİM kriterlerinden birisi de bu yazıların üst makamlara bildirilmesi ve özlük dosyasına konulmasıdır. Fıkrasının verdiği yetkiye dayanarak da; “Silahlı Kuvvetler mensupları ile hakimler ve savcılar hakkındaki hükümler saklıdır.” hükmü getirilmiştir. Bu düzenlemelerden de anlaşılacağı üzere; Anayasanın 129.maddesinin 4. Fıkrası ile, Silahlı Kuvvetler mensupları hakkında uygulanan disiplin cezalarının yargı denetimi dışında bırakılabilmesi için yasama organına imkan tanındığı, yasama organınca bu imkana dayanılarak 1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanununun 2. Fıkrasındaki düzenlemeyle, sadece disiplin amirlerince disiplin suç ve tecavüzlerinden ötürü verilen cezaların yargı denetimi dışında bırakıldığı görülmektedir. İç hukuktaki bu düzenlemeler karşısında disiplin amirlerince disiplin suç ve tecavüzlerinden ötürü verilen disiplin cezalarının yargısal denetiminin yapılması mümkün görülmemektedir. Bir suçtan dolayı yapılacak ceza soruşturması disiplin cezası uygulanmasına engel olmaz.
Halbuki oda hapsi cezası, kişinin askeri disipline riayet etmemesi nedeniyle ve geçmiş durumuyla ilgili bir cezadır. (c), (d), (e) ve (f) bendlerinde sayılan haller ile oda hapsi cezası bakımından bir ilgi kurmak mümkün gözükmemektedir. Fıkrasının (a) bendine göre kişi özgürlüğü ancak mahkeme kararıyla sınırlanabilecekken, iç hukukumuzda 1632 sayılı AsCK’nun ilgili hükümleri ile bu yetki disiplin amirlerine verilmiştir. Ortada Sözleşme-Kanun çatışması bulunduğundan çözümü Anayasanın 90. Maddesinde aranacak ve ulusal kanun hükümleri ihmal edilerek doğrundan sözleşme hükümleri uygulanacaktır. Kanaatimizce göz hapsi cezaları için de yukarıdaki değerlendirmeler geçerlidir. Her ne kadar AİHM Engel7Hollanda kararında 12 gün süreli göz hapsi cezasını kişi özgürlüğünün ihlali saymamış ise de daha uzun süreli göz hapsi cezalarını ihlal kabul edebilir. Çünkü AİHM’nin disiplin cezalarının kişi özgürlüğünü ihlal edip etmediğinin tespitinde kullandığı ölçütlerden biri de cezanın süresidir. AİHM kriterleri dikkate alındığında, uzun süreli cezalarda göz hapsi de oda hapsi gibi yargı denetimine açık olacaktır. Kaldı ki göz hapsi cezası iç hukukumuzda hürriyeti bağlayıcı ceza olarak kabul edilmiştir.
Mahkeme ayrıca, gerekli gördüğü hallerde sözlü açıklamalarını dinlemek üzere ilgilileri ve konu üzerinde bilgisi olanları çağırabilir ve siyasî partilerin kapatılmasına ilişkin davalarda, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısından sonra kapatılması istenen siyasî partinin genel başkanlığının veya tayin edeceği bir vekilin savunmasını dinler. Madde 148 – Anayasa Mahkemesi, kanunların, Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Anayasaya şekil ve esas bakımlarından uygunluğunu denetler ve bireysel başvuruları karara bağlar. Ancak, olağanüstü hallerde (…)[84] ve savaş hallerinde çıkarılan Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin şekil ve esas bakımından Anayasaya aykırılığı iddiasıyla, Anayasa Mahkemesinde dava açılamaz. Olağanüstü hallerde vatandaşlar için getirilecek para, mal ve çalışma yükümlülükleri ile 15 inci maddedeki ilkeler doğrultusunda temel hak ve hürriyetlerin nasıl sınırlanacağı veya geçici olarak durdurulacağı, hangi hükümlerin uygulanacağı ve işlemlerin nasıl yürütüleceği kanunla düzenlenir. Soruşturma açılmasına karar verilmesi halinde, Meclisteki siyasi partilerin, güçleri oranında komisyona verebilecekleri üye sayısının üç katı olarak gösterecekleri adaylar arasından, her siyasi parti için ayrı ayrı ad çekme suretiyle kurulacak on beş kişilik bir komisyon tarafından soruşturma yapılır. Soruşturma açılmasına karar verilmesi halinde, Meclisteki siyasi partilerin, güçleri oranında komisyona verebilecekleri üye sayısının üç katı olarak gösterecekleri adaylar arasından her siyasi parti için ayrı ayrı ad çekme suretiyle kurulacak on beş kişilik bir komisyon tarafından soruşturma yapılır.